Yoğun bakım  ünitesindeki tedavi gören hastaları ele aldığımızda en önde gelen tıbbi bakım yapılırken psikolojik yaklaşımlar hep birer adım geride kalmaktadır, fakat her hasta bireyin öncelikli olarak iyileşmesi için psikolojik açıdan tam bir sağlık içinde olması gerektiği kanaatindeyim.

Günümüzde aktif olarak çalışan yoğun bakım ünitelerinin o soğuk yüzünü unutturmak için bir çok çalışma yapılabilir ve de bu çalışmaların başrolüne hemşireleri oturtturmak en doğru olanıdır; çünkü hemşireler hastalar tarafından genel anlamda en yakın hissedilen ve en çok vakit geçirilen sağlık personelleridir.

Gelelim işin aslına. Yoğun bakımların soğuk yüzü dedik;

Ben hiç yoğun bakım denilince olumlu bir şey çağrıştırmış bir insanla betist karşılaşmadım. İnsanların sadece hayatının son dönemini geçirmek için götürüldüğü yer olarak bilinmekte halbuki bir çok hasta orada hayata dönmektedir.

Mesela bir yoğun bakım hastasının en son hangi duyusunu kaybettiğini ele alalım.

İşitmek!

İşitmek olgusunu sadece duymak olarak anlamayalım.

Gözlerinizi sadece 5 dakika kapatın ve haraket etmeden sadece olanı biteni dinleyin lütfen, işte tüm dünyanızın o zaman sadece duymak olduğunu anlayacaksınız .

İnsanlar kaybolan duyularının tamamının yerine sadece çalışan duyularını koyarlar. Onlar için o çalışan duyuları herşeydir.

Bizler bu işte bir başlangıç ve bitiş noktasıyız..

Sabah ve akşam ne kadar anlamlıdır değil mi? Herşeyinizi ona göre planlarsınız yemeğinizi, uykunuzu, banyonuzu ve devamını..

Bizler için bir günün başlayışı ve bitişi güneşin  doğuşunu ve  batışını  görmekten ibarettir .

Bir de göremediğinizi düşünün.

Hastaların bunların farkında olmasını sağlamak bizlerin elindedir .

Siz istermiydiniz hangi mevsim, gün ve hangi saatte nerede olduğunuzu bilmemeyi?

Siz istermiydiniz size dokunan birinin size ne yaptığını bilmemeyi?

Sadece hastaların tıbbi tedavi ve bakımlarını üstlenmek değildir bizim görevimiz tıpkı bir annenin bebeğine yaptığı  gibi, herşeyi bilinç altına tek tek oturtmak için anlatması gibidir bizim hastalarımızla konuşup bağ kurmamız.

Çok sevdiğim bir lafın kısa tarifi gibi geldi bu anlattıklarım;

İnsanlar büyüdükçe bebekleşirler .

Evet bizim hastalarımız belki birer bebek gibiler fakat asla bu onların bireysel haklarını çiğnemek anlamına gelmemelidir.

Siz hiç aylarca makinalarda bağlı kalarak hayata tutunup hayat mücadelesini kazanan bir hastanın sadece hatırladığı şeyin hemşiresinin her nöbette dinlediği müzik olduğuna şahit oldunuz mu?

Ve son olarak tekrar altını bir daha çizmek isterim ki insanlar en son duyma yitilerini kaybederler.

Hastalarımıza anlatmaktan, dokunmaktan, paylaşmaktan, şevkat vermekten lütfen yılmadan usanmadan devam edelim. Hemşirelik mesleği sadece bilimsellik değil, manevi gücünde çok büyük payının olduğu bir meslektir. Bizler sağlığın oluşmasında çok önemli bir güce sahibiz ve en kutsal meslek mensupları arasındayız .

Bu yazımı da şöyle sonlandırmak isterim.

Her insanın hayatı; sizin için hayat ne kadar değerliyse, onun içinde o kadar değerlidir.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.