Tele-sağlık ve tele-tıp alanlarındaki gelişmeler diğer tıbbi branşlarda olduğu gibi endokrinolojideki uygulamaları da etkilemiştir. Klasik fiziki muayene ve hasta takibinin yerini almasa da doktorun ve diyabet hemşiresinin hasta bilgilerine daha hızlı, kolay ve daha sık ulaşabilme imkanı edinmesi; hastaların özellikle fiziksel koşullar nedeniyle sağlık personelinin takibinden yoksun kalmasının önlenmesi gibi avantajları nedeniyle tele-sağlık ve tele-tıp uygulamaları günümüzde birçok gelişmiş ülkede yaygın olarak kullanılmakta ve günlük tıp pratiğinde yeni bir ufuk açabileceği görülmektedir.
Tele-sağlık ve tele-tıbbın diyabet hastalığının takibi üzerine yoğunlaşmasının nedeni Tip 2 Diyabetin dünyada gelişmiş veya gelişmekte olan ülkelerde kronik, bulaşıcı olmayan, epidemik bir hastalık olarak görülmesi ve dünyada diyabet yayılımının 2010 yılından 2030 yılına kadar 285 milyondan 438 milyona ulaşacağının tahmin edilmesidir.
Amerikan Diyabet Birliği’nin (American Diabetes Association-ADA) ve Uluslararası Diyabet Federasyonu’nun Türkiye’ye yönelik yaptığı projeksiyona göre diyabet oranının 2000’lerin başında %4.7 civarı olması, 2030 yılında ise %9.7’ye ulaşması beklenirken, Türkiye Diyabet Epidemiyolojisi Çalışması (TURDEP-I ve II) sonuçları, 1998-2010 yılları arasında Türk erişkin toplumunda diyabet sıklığının %90 artarak, %7.7’den %13.7’ye çıktığını göstermiştir.
Yrd. Doç. Dr. Handan Sezgin’in yakın bir zamanda tamamladığı ‘Tip 2 diyabetli hastaların cep telefonu ile takibi: randomize kontrollu calışma’ adlı araştırmasının amacı Tip 2 diyabetli hastalarda, diyabet eğitiminin ve telefon kısa mesajı (SMS) ile yapılan uyarı ve takibin bilişsel-sosyal faktörlere ve metabolik değişkenler üzerine etkisi olup olmadığını değerlendirmektir.
120 diyabetli birey rastgele seçilerek 40’ar kişilik kontrol, eğitim ve telefonla takip-SMS grupları oluşturulmuş ve 12 hafta sonra Cep telefonu-SMS ile hemşire tarafından diyabetli bireylerin takibi ve yönetimi optimal glisemik kontrolü (HbA1c, açlık kan şekeri, tokluk kan şekeri, sistolik kan basıncı değerlerinde anlamlı bir azalma) ve bilişsel-sosyal hasta uyumu sağlanmasında başarılı olmuştur.
Tele-tıp uygulamaları ile hemşireler uzaktan hastaları düzenli ve kesintisiz takip ederek acil müdahalelere gerek kalmadan önlem alınmasını ve tedavinin planlı sürdürülmesinin sağlanması yönünde avantajlar sağlamaktadır.
Güzümüzde kanıt temelli artan tele-tıp uygulamaları kullanımı zamanla hayatımızın bir parçası olarak herkes tarafından benimsenen bir sağlık hizmet biçimi olacaktır.