Bu yazıya başlarken adını anmadan geçemeyeceğim biri var.
Serdar Kuzuloğlu..
Serdar hocamın kendini geliştirmişliği, hayata bakış açısı beni her konuşmasında etkilemiştir. Çok nadir konuşmalardan etkilendiğimi de belirtmek isterim. Bizzat tanışma fırsatı buldum kendisi ile canlı kanlı görmek iki kelam etmek ayrı bir güzeldi. İnşallah etrafımızı bu tarz adamlar çevreler..
Bu yazımda Serdar beyin daha önce konuşmasında geçen bir fikri sizinle paylaşmaya çalışacağım.
Bu fikir:
Oku.
Kitap oku, gazete oku, dergi oku, blog oku, tuvalete girdiğinde telefonundan bir şeyler oku, telefonun yok ise orada duran bir şişenin üzerindeki yazıları oku..
Çünkü dünyanın en zengin olarak tabir edilen kişileri, uzak akrabalarımızdan daha iyi tanıdığımız Mark Zuckerberg, Bill Gates, Jeff Bezos, Warren Buffett gibi kişiler zamanlarının büyük bir bölümünü kitap okumaya ayırıyorlar. Başarılarının altında yatan en büyük nedeni ise okumak olduğunu belirtiyorlar.
Biz neden başarısızız biliyor musunuz?
Çünkü okumuyoruz.
Ne akademisyenimiz okuyor, ne öğrencimiz, ne halkımız..
Bu konuda haksızlık yaptığımı düşünüyorsanız kendimize aşağıdaki soruları soralım.
Sorun kendinize en son ne zaman kendinize okuma zamanı ayırdınız?
Ne okudunuz?
Günde 6-7 saat akıllı telefona bakarak derin okumalar yapmış olmuyorsunuz. Hatta yüzeysel bakmalar ile beyin gereksiz olarak algıladığı şeyleri kaydetmiyor. Bunun için sabah okuduğunuz bir sosyal ağ içeriğini hatırlamıyorsunuz.
Derin okumak uzmanlaşmak için çok önemlidir. Bunu ancak kitaplar ile sağlayabilirsiniz. Kitaplar, bir zaman makinesidir. Bizi yüz yıl, beş yüzyıl, bin yıl geriye götürür. Bin yıl ileriye götürür. Bize geleceği gösterir. Bugünü anlatır. Yaşayamayacağımız yaşamları anlatır. Eşcinselleri, kadınları, erkekleri, fakirleri, zenginleri, teröristleri, siyasetçileri vs. Bir sürü kisveye sokar bizi. Bize rakamlar verir. Gerçekleri gösterir, yalanları gösterir. Tarihi anlatır. Geleceğe baktırır.
Kitaplar böyle şeylerdir işte. Hatta bazı kitapların ayrıcalıklarının olduğunu düşünürüm. Yazan kişinin kurgusu ve vermek istedikleri sadece bir hikaye değildir. Hikayenin içine yedirilmiş bir hayat felsefesi barındırır.
Bu olguları bir kişi ömrünü çürüterek tüm bildiklerini damıtır, bir kitaba sığdırır. Fakat biz ona 20 lira vermeye tenezzül ederiz. Gidip 20 lirayı bir getirisi olmayan şeylerle tüketiriz.
İşte hayat bazen böyle kararlar ile bezeli. Ve bu kararlar hayatınızı tam anlamıyla akışını değiştirebilecek güçte iken.
Bu hayatta bir kişiye verebileceğim en büyük önerim sanırım okumayı öğrenmesi ve sürdürebilmesi olurdu.
İyi okumalar..
**********
Dünya çok hızlı değişiyor.
Hemşirelik ve ebelik camiasının bu değişime ayak uydurabilmesi için hayat boyu öğrenmeye önem vermesi gerekmektedir. Hayat boyu öğrenen hemşireler ve ebeler oluşturmak için Sağlık Atölyesi ve Dijital Hemşire bloglarını kurduk.
Bu anketle Sağlık Atölyesi ve Dijital Hemşire bloglarının hayat boyu öğrenmenize etkisini ölçmeye çalışıyoruz.
Bu çalışmaya destek vermeniz bizim için çok elzemdir. Çünkü bu çalışma sonunda ulusal çapta bir değişim dalgası yaratabiliriz.
Ne kadar çok hemşirelik ve ebelik camiası mensubuna ulaşırsak çalışmadan çıkan verilerin güvenliği ve hemşirelik ve ebelik mesleğine katkısı fazla olacaktır.
Desteklerinizi bekliyoruz.
Aşağıda çalışmanın linki yer almaktadır.
Daha güzel şartlarda yaşamak ve çalışmak amaçlı 4-5 dakikanızı ayırmanızı rica ediyoruz.
Unutmayın, damlaya damlaya göl olur.