Görsel URL: http://i.hurimg.com/i/hurriyet/75/770x0/56de9130c03c0e40500684f3

 

Kadına yönelik şiddet karmaşık ve çok boyutlu bir olgu olduğundan önemli bir toplum sağlığı sorunu olarak kabul edilmekte ve Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) tarafından ivedilikle çözümlenmesi gereken kadın sağlığı sorunları arasında sayılmaktadır.

Kadına yönelik şiddetin bir boyutu da cinsel şiddettir.

DSÖ’ye göre cinsel şiddet; bireyin rızası olmadan, baskı kullanarak ya da rızasının aranmayacağı durumlarda herhangi bir cinsel hareket, girişim, cinsel içerikli sözler ile fiziksel, ruhsal ve sosyal zarar görmesidir. Zorla cinsel temasın gerçekleştiği cinsel saldırı eylemi, saldırıya uğrayanda ciddi ve uzun süreli tıbbi, psikolojik, yasal ve sosyal sekellere neden olan geniş kapsamlı bir suç olarak değerlendirilmektedir.

Cinsel şiddet suçları en az bildirilen suçlardan biri olup, ulaşılabilen veriler sadece buzdağının görünen parçasıdır.
Saldırıya uğrayanların çok azı polise başvurmaktadır. Saldırıya uğrayan bireyler, şikayet sonrası saldırganın kendisine zarar vermesinden korkma, utanç duyma, kendini suçlama, aile ve arkadaş çevresinin öğrenmesini istememe, kendisine inanılmayacağını düşünme, yetersiz sosyal destek, etiketlenme kaygısı, çalışanlara güvenmeme gibi nedenlerle olayı gizleme eğilimindedir. Yargılama sürecinin uzun olması da olguların bildirilmesini engellemektedir. Bu nedenle cinsel istismar olgularının bahislion
gerçek insidansı bilinmemektedir.

Dünya Sağlık Örgütü, kadınların yaklaşık %47’sinin ilk cinsel ilişkilerini zorlamayla yaşadığını, tecavüz ve aile içi şiddetin kadınların sağlıklı yaşam yılları kayıplarının %5-16’sını oluşturduğunu bildirmektedir. DSÖ’nün 2005 yılındaki “Çok Ülkeli Kadın Sağlığı ve Aile İçinde Kadına Yönelik Şiddet Raporu”na göre; kadınlarda cinsel şiddet sıklığı; %6-59 oranındadır.

Ülkemizde cinsel saldırı ile ilgili yapılan çalışmalar az sayıda olup, cinsel saldırıya uğramış bireylerin kayıtlarının toplandığı merkezler bulunmamaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 2008 yılı “Cinsel Dokunulmazlığa Karşı Suçlar” raporuna göre; 2007’de 1268 cinsel saldırı olgusu yaşanmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi (TBMM) Şiddet Araştırma Komisyonu tarafından gerçekleştirilen araştırmaya göre (2010), Türkiye’de 12.863 cinsel içerikli suç işlenmiş, diğer olaylara oranla Türkiye ortalaması %4.42 olarak saptanmıştır. Başbakanlık Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü (KSGM), Türkiye İstatistik Kurumu (TUİK) ve Hacettepe Üniversitesi Nüfus Etütleri Enstitüsü Müdürlüğü tarafından 17.168 kişi ile yapılan “Türkiye’de Kadına Yönelik Şiddet Raporu” (2009)’na göre evli kadınların %15’i eşinin, %3.3’ü eşi dışındaki bireylerin cinsel şiddetine maruz kalmaktadır.

Cinsel saldırıya uğrayan bireyler yaşadıkları olaydan ciddi şekilde etkilenir. Saldırı bireyin yaşamı üzerinde bir tehdit
olarak algılanır, çevresi ve iç benliği arasındaki dengesi bozulur.

Olaydan sonra pek çok duygusal sekel kalabilir ve etkileri yaşam boyu devam edebilir. Saldırı sonrasında sıklıkla görülen Travma Sonrası Stres Bozukluğu’nun (TSSB) yanısıra Akut Stres Bozukluğu, Panik Bozukluk, Depresif Bozukluk, Yeme Bozukluğu, Alkol Madde Kötüye Kullanımı, Disosiyatif Bozukluklar, Borderline Kişilik Bozukluğu, Uyum Bozukluğu gibi psikiyatrik bozukluklar görülebilmektedir.

Ayrıca, kendini yaralama ve zarar verici davranışlar, intihar düşüncesi ve girişimleri de olabilir.

Bazı bireyle de evden dışarı çıkamama, kimseyle etkileşime geçmeme, iş ve sosyal hayattan kaçınma, genel sağlık taramaları için gerekli meme ve perine muayenesi gibi işlemleri yapmama ve yaptıramama gibi davranışsal sorunlar kalıcı olabilir. Olaydan sonra bireyde uzun süreli cinsel işlev bozukluğu, cinsel istekte azalma, cinsellikten kaçma gibi semptomlar olabileceği gibi, özellikle ensest olgularında cinsel duygu ve davranışların normal gelişiminden saptığı zedelenmiş cinsellik, uygunsuz ya da aşırı cinsel biliş veya davranışları içeren kompulsif cinsel davranışlar da görülebilmektedir.

Saldırı sonrasında yaşanan Tecavüz Travma Sendromu hemşirenin üzerinde önemle durması gereken durumlardan biridir.

Hemşire saldırıya uğrayan bireyi değerlendirerek, aynı zamanda bir hemşirelik tanısı olan sendromun işaretlerini tanılamalı ve gereken girişimleri uygulamalıdır.

Sendromun akut evresi hemen krizin ardından başlar, birkaç gün ile birkaç hafta arasında sürer. İzleyen uzun dönemli evre olaydan sonra iki hafta içinde başlar ve tedavi edilmezse yıllarca devam eder.

Tecavüz Travma Sendromu Akut Dönem: Krize tipik reaksiyon sıklıkla bilişsel, affektif ve davranışsal bozulmadır.
Akut dönemde en yaygın yanıtlar şok, inkar, uyuşukluk, kızgınlık, korku, ağlama, gerginliktir. Diğer yandan birey suskun, sakin, durgun ve kontrollü de olabilir. Yaygın veya travma alanıyla ilgili ağrılar yaşayabilir. Uykusuzluk veya uykuda kabus, iştah azalması veya kaybı, mide bulantısı ve mide ağrısı görülebilir. Sakatlık ve ölmekten korkma, suçluluk, utanma, aşağılanma, küçük düşme, intikam ve kızgınlık duyguları yaşanabilir.
Duygularda dalgalanma, histerik tutumlar, huzursuzluk hatta gülümser bir tutum sergileyen olgulara da rastlanabilir.

İlerleyen zamanda bilişsel fonksiyonlarda bozulma, karar verme, problem çözme ve konsantrasyonu sağlamada zorlanma ile travmaya yönelik zorlu düşünceler ortaya çıkabilir.

Hemşireler; savunuculuk, danışmanlık, eğitim ve bakım rollerinin gereği birey akut dönemde iken ve acil servisten
ayrılmadan, öncelikli durumsal ihtiyaçlarını ele alan kısa dönemli bir plan yapmalıdır. Yapılan bu plan bireyin saldırıyı izleyen yaygın duygusal, fiziksel ve sosyal tepkilerini dile getirebilmesi, tanı, tedavi süreç ve gerekçelerini tanımlaması, aile ve arkadaş desteklerini tanıması ve uygun zamanda kullanmasını sağlamaya yönelik olmalıdır. Ayrıca bireyin; yetkili yasal danışman ve toplum destekleri hakkında bilgi sahibi olmasını ve kriz danışmanı ile görüşmek için randevu almasını destekler nitelikte olmalıdır.

Tecavüz Travma Sendromu Uzun Süreli Dönem: Bireyin bu evrede nelerle karşılaşabileceğini bilmesi hazırlık yapabilmesi açısından önemlidir. Ayrıca gösterilen tepkilerin bireylerin tutumlarına göre değişiklik göstereceği de bilinmelidir.

Yaygın görülen semptomlar:

  • Tecavüz ile ilgili tekrarlayıcı kabuslar, anımsamalar ve istemsiz gece ve gündüz düşünceleriyle belirli yeniden travmayı yaşama,
  • Herhangi bir his veya duygu deneyimi yaşayamama, sosyal geri çekilme,
  • Tecavüzü düşündüren ve anımsatan tüm yer ve aktivitelerden kaçınma,
  • Aşırı uyarılma, dikkatte artma, uyku bozuklukları, konsantrasyonda zorlanma gibi artmış psikolojik uyarılma belirtileri,
  • Yalnız kalma, kalabalık içinde olma, cinsel ilişkiyle ilgili korku ve fobiler.

Ayrıca menstruel ve jinekolojik sorunlar, kas-iskelet sistemi ağrıları, genel keyifsizlik, gastrointestinal sistem şikayetleri, uyku ve yeme düzeninde bozukluk görülebilir. Saldırganın sesini, kokusunu, görünümünü hatırlatan kişilerden korkma, arkadaş ve ailesi olmadan evden ayrılamama, işe gidememe veya dışarı çıkamama, bulunduğu yerden taşınma sık görülen diğer semptomlardır.

Anksiyete ve ajitasyonun yüksek olduğu olgularda kısa dönemli benzodiazepin tedavisi önerilmektedir. Selektif serotonin geri alım inhibitörleri (SSRI) TSSB, depresyon ve panik atak semptomlarının iyileşmesine yardımcı olur.

Hemşire, bireyi ilaç tedavisine uyum ve ilaçların yan etkileri konusunda yakından gözlemlemelidir.

İzlem amacıyla birey ile üçüncü ve altıncı aylarda yeniden görüşülmeli, semptomların varlığı ve yoğunluğu değerlendirilmelidir.

Bu dönemde yapılacak hemşirelik bakımı ile bireyin semptomlar olmaksızın kriz öncesi işlevselliğine geri
dönebilmesi (uyku ve yeme örüntüsünde düzelme, somatik tepkilerde azalma veya tamamen yok olma, gevşeme ve rahatlama bildirmesi), gelecek hayat planında mutluluk ve güven deneyimlemesi amaçlanır. Çoğu birey destek hizmeti ve kriz danışmanlığı sonrası önceki yaşamına yeniden kavuşabilir.

Eğer birey TSSB semptomlarını yoğun olarak göstermiyor ve yaşamı saldırı öncesi döneme benzer şekilde devam etmeye başlamışsa iyileşme gerçekleşmiş olarak kabul edilir.

**

Bu içerik hemşirelik ve ebelik mesleğine gönül verenler tarafından hazırlandı.

Sende gönül verdiysen içeriği arkadaşlarınla paylaşayarak bize destek olabilirsin.

 

Kaynak: Temel, Münire, and Fatma Nevin Şişman. "Kadına yönelik cinsel saldırılarda hemşirelik yaklaşımı." Journal of Psychiatric Nursing 4.2 (2013): 85-90.

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.