Sahalarda gördüğümüz kadarıyla erkek hemşireler bir hayli fazlalaşmaya başlasa da mesleği halen tekelinde tutan cinsiyet; kadınlarımız, kadınlar.
Özellikle son zamanlarda dikkat ettiğim kadarıyla hemşireler “kadın başhemşire” istemediklerini dile getiriyorlar.
Aşağıda yer alan ifadeler şuan aktif olarak çalışmakta olan hemşire arkadaşlarım tarafından bana iletildiği için kişi ve kurum adı olmadan paylaşmak istiyorum.
- “Sorumlu hemşire iznimi onaylamadı”
- “Başhemşire 5 dakika geç kaldığım için herkesin içinde beni azarladı.“
- “Klinik supervisor hemşire yüksek lisans mezuniyetim ile alay etti”
- “Lisans mezunu olmama rağmen lise mezunu hemşireden daha az maaş alıyorum.”
- “Eğitim iznim başhemşire tarafından onaylanmadı.”
- “Haberim olmadan nöbet tarihlerim sorumlu hemşire tarafından değiştirilmiş.”
- Bence erkekler artık bu meslekte artık daha fazla aktif rol üstlenmeliler.”
- “Erkeklerin sağlık sektöründe kadınlara karşı daha adaletli olduğunu düşünüyorum”
- ” Üniversite eğitimi almış erkek hemşireler tek umudum açıkçası,kadın hemşirelerden nefret ediyorum.”
- “Lise mezunu hemşire çalıştıran başhemşireler hep kadın!”
- “Eğitime kadın yöneticiler değer vermiyor”
- “Erkek yöneticiler kadın yöneticilere göre daha duyarlı ve adaletli”
Yukarıdaki gerçek önermelere akacak olursak, ataerkil toplum değerleri ve geleneksel roller, cinsiyet temelli ayrışma/ayrıştırma, başarı/zirve/yalnızlık korkusu, gibi durumların herbirinin kadınların mobbinge uğrama sürecini ya hazırlamakta ya da hızlandırmakta olduğu varsayılabilir.
- Eş ve anneliğin kadının başat rolleri olarak lanse edilmesi,
- Cinsiyet bazlı bir ayrıştırmanın hedefi olması ve cinsiyetinin hem erkekler hem de kadınlar tarafından vurgulanması,
- Meslek hayatında edineceği başarıların kendinden birşeyler koparacağı ya da bazı rollerini yerine getiremeyeceği yönündeki içsel korkular,
- Kadın idarecilerin beklenenden farklı bir yönetim anlayışı sergilemesi,
- Açıkça kendini hissettirmeyen ancak kadının belirgin bir şekilde varlığını bildiği engellere takılması ve
- Kadınlarla ilgili klişe yaygın kabullerin varlığı, bu çalışma kapsamında sahadan edinilen verilerle mobbing sürecine kaynaklık eden nedenler olarak gösterilebilir.
Shallcross ve arkadaşları tarafından mobbing mağduru olan 8 kadınla yapılan bir çalışmada, mağdur olan kadınlar söylentilerin yayılması, dedikodu, imalar, sürekli mobbing davranışlarına göz yumulması ve bunun teşvik edilmesinin söz konusu olduğunu ifade etmişler. Ayrıca yerli iki kadın çalışan, iletişim tarzları, farklı kültürleri ve farklı yaşam deneyimlerinden dolayı hedef olduklarını, asılsız suçlamalar temelinde kendilerine karşı cezalandırıcı davranışlara maruz kaldıklarını ve yöneticilerin adalet prosedürünün temel ilkelerine uymadıklarını, daha önceden kendilerini savunmaları gereken durumlar ve söylentilere dayanan yanlış ithamlara maruz kaldıklarını belirtmişlerdir.
61 akademisyen kadınla yapılan bir başka çalışmada (Şahin ve Türk, 2009) duygusal şiddet algısı kişisel performansı doğrudan olumsuz etkilerken, itibara saldırı algısı amirden kaynaklanan iş stresini artırarak kişisel performansı dolaylı olarak da olumsuz etkilemektedirler.
Sonuç olarak baktığımızda; kadın çalışanların başka kadın çalışan ya da yöneticilerden gördükleri mobbing davranışları, “pembe taciz” olarak kavramlaştırılmıştır.
Kadın çalışanlar kraliçe arı sendromu kapsamında, kendini kanıtlama isteği baskın olan, zirvede olmanın ayrıcalığını yaşayan, erkek gözüyle görme ve yönetme hevesi içinde olan kadın yönetici ya da çalışanlarla sorunlar yaşamışlardır.
Bu şekliyle mobbingin, kadın yönetici ya da çalışanlar için bir tatmin aracına dönüştüğü söylenebilir. Bu süreçte rol oynayan aktörler, oyunu sert oynayarak karşı tarafı etkisiz hale getirmeyi amaçlamaktadırlar. Zaten bu süreci Tınaz (2008:11) “yıldırkaçır” olarak ifade etmektedir. Amaç sadece yıldırmak değil aynı zamanda kişiyi kaçırmaktır.
Kadınlar açısından çoğu kez oyunun kuralları kabul edilemez boyutlara ulaşmaktadır. Kadının iş ve ev hayatı arasında bırakılması, iş hayatının aile hayatını yıkacağına dair bir inancın yaratılması, kadınlığına vurgu yapılması, yaşadığı özel dönemlerin (hamilelik) bir eksiklik ya da yetersizlik olarak lanse edilmesi, toplumun kadın ile ilgili hassasiyetine bağlı olarak dedikoduların çıkarılması, güvensiz insan Kraliçe Arı Sendromu Pembe Taciz muamelesinin yapılması gibi daha birçok konuda kadınlar, başka kadınların koyduğu sert kurallarla oyuna zorlanmaktadır.
**
Bu içerik hemşirelik ve ebelik mesleğine gönül verenler tarafından hazırlandı.
Sen de Topluluğumuzun Bir Gönüllüsü Ol
Yazarlık başvurusunu ile ilgili açıklayıcı bilgilere buradan ulaşabilir.
Direkt başvuruyu ise aşağıdaki linkten yapabilirsiniz.
https://goo.gl/forms/7gtKei53ddxYgTfG3
Kaynaklar:
-
Karakuş, Hatice. "Kraliçe arı sendromu-pembe taciz." Akademik Sosyal Araştırmalar Dergisi 2.1 (2014): 334-356.
-
Erçen, Ayşe Esmeray Yoğun (2008), Kadınların Cam Tavanı Aşma Stratejileri: Büyük Ölçekli Türk İşletmelerinde Bir İnceleme, Çukurova Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, Adana.
-
Atman, Ümit (2003), “Kadına Yönelik Şiddet; Cinsel Taciz / Irza Geçme”,Sted Dergisi,12, 9, Ss. 333- 335.
-
Janur, M. Jacqueline (2008), Gender Roles, Leadership and Public Relations, , A Thesis Presented to The Faculty of The Graduate School at theUniversity of Missori-Columbia, Master of Art, August.
-
Jelic, Z.J. vd. (2005), “The Effect of Mobbing on Medical Staff Performance”, ActaClinCroat, 44:347-352.
-
Şahin, S. ve Türk, M. (2009), “ Psikolojik Şiddet Algılaması ve Kadın Çalışanlar Üzerine Bir Araştırma”, Çukurova Üniversitesi İİBF Dergisi, Cilt:13, Sayı:1, s. 88-96.
Yazınızı zevkle okudum Bende halen görev yapan yatan hasta katları sorumlusu meslektaşınızım birbirimize destek vererek başarılarımıza ortak olarak her şeyden önce eğitime öncelik vererek mesleğimize sahip çıkalım
Mükemmel bir içerik olmuş kaleminize sağlık arife hanım