Merhabalar;
İlk olarak hegomanyanın ne demek olduğunu açıklayarak yazıma başlayayım. Bu konuda en sevdiğim hagomanya tanımı ‘kendi sınıfsal çıkarlarını evrensel çıkarlar olarak ifade etme durumu’dur.
Rivayete göre (!) hegemonik erkeklik, erkekliğin en şereflisiymiş. Buna uymayan erkeklerimiz marjinal kabul ediliyor ve toplum tarafından dışlanıyorlarmış.
Hegemonik erkekliği, dünyanın bizlere maruz bıraktığı sınıf, kültür, cinsiyet ayrımcılığının yan ürünü olarak görüyorum. Hegemonik erkeklik toplumda kadının erkekten daha zayıf olduğunu kabul eden ve erkeklerin varlığını geliştirmeye sebep olan bir düşüncedir. Erkeklerin yaptıkları meslekleri kadınlar yapamaz. Toplumda zayıf görülen rollerde ve meslek gruplarında yer alamaz. Kadına uygun görülen bir mesleği seçen erkeklerin tabulaşmış dünyada (hegemonik dünyada) statü ve saygınlıklarını olumsuz etkilediği ve çevrelerindeki olumsuz eleştirilerde hakaretmiş gibi kullanılan ‘’eşcinsel’’ ya da ‘’kadınsı’’ yargılarına maruz kaldıkları görülmekle birlikte, sadece kişiliklerine yönelik değil ayrıca cinsel kimliklerine yönelikte bir saldırıya düşünsel veya davranışsal saldırıya maruz kalmaktadırlar.
Aslına bakarsanız hegemonik dünyada toplumsal rollerin dışına çıkmanın cezası her iki cinse de kesiliyor. Erkeklik hegemonyası sadece kadını erkeğe bağlı kılmıyor aynı zamanda erkeği de erkeğe bağımlı kılıyor.
Erkekler bu hegemonik dünyada eril kültürün paradoksal biçimde hem üreticisi hem de ürünü.
Örnek mi verelim ne dersiniz?
Erkek hemşirelerin; erkek doktorlar, arkadaşları arasındaki konuşmaları toplumsal normlar ile genellikle erkek hemşirenin mesleği isteyerek gelse bile istemeden gelmediğini söylemesine itiyor. Aynı zamanda toplumda belirtilen rollerin dışında olan erkek kendine yer edinmeli öyle öğretildi.
Verdiğimiz örneklerde de görüyorsunuz ya erkek ürünün hem sahibi hem de kölesi!!
İşte tam burada ‘’Hegemonik dünyada hemşirelik ve erkek hemşirelik nerede?’’ sorusunu sormak gerekiyor.
Şimdi de bunun için geçmişten günümüze örnekler verelim.
- Hemşireliğin temel rolü olan bakım Antik Yunan’da genellikle, kamusal alanda erkeklerin sorumluluğundaydı ve kadınlara ancak evdeki hastaların bakımı bırakılmıştı.
- İlk hemşirelik okulu MÖ 250 yıllarında Hindistan’da eğitime başladığında sadece erkekler kabul edilmekteydi, çünkü sadece erkeklerin hemşire olacak kadar saf olduğuna inanılmaktaydı Nightingale’in aksine kadının evden çıkmayan, şifacı, anne rolü Ortaçağ’da da devam etmekteydi.
- Ortaçağ’a gelecek olursak erkeklerin, asker ve din adamı olarak bakım hizmeti vermeye devam ettiklerini görürüz. Bu dönemde dini tarikatlar, bakımın erkekler için uygun bir iş olarak tanınmasında özellikle önemli rol oynamışlardı.
- Tarihi belgeler; Haçlı Seferleri, Amerikan İç Savaşı, Birinci Dünya Savaşı gibi geçmiş zamanlardan Irak Savaşı’na kadar erkeklerin savaşlar sırasında hem askerlik hem de hasta ve yaralıların bakım görevlerini yerine getirdiklerini göstermektedir.
Tüm bunlara rağmen hemşireliğin kurucusu olan Florence Nigthingale, hemşireliğin bir meslek değil, kadının doğal görevi olduğunda ısrar etmekteydi. Hal böyle olunca meslek üyelerinin çoğunun kadın olması, o günden bu güne kadar erkekleri hemşirelikten uzaklaştırdı tabii. Hemşire yetiştirmek için açtığı okullara erkeklerin alınmasına karşı çıkmış ve bunun kadınlara ait bir alan olduğu algısının kurumsallaşmasına yol açmıştı. Böylece hemşirelik bir kadın rolü olarak gelişimine devam ederken, erkeklerin bakım işlerindeki katkıları ve tarihleri hemen tamamen unutulmuştur.
Tıp alanından dışlanan kadınlar, 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Florence Nightingale tarafından kurulan hemşirelik mesleğine yönlendirilmişti, ancak mesleğin kuruluşu sürecinde Nightingale, hemşirenin doktora tabi konumu kabul eden, hemşirelik işini kadının ev içi emeğinin doğal uzantısı olarak gören, mesleği kadınlıkla, özellikle annelikle ilişkilendiren bir anlayışı benimsemiştir. Nightingale‟in cinsiyetçi ve sınıfsal bir şekilde kurduğu hemşirelik mesleğinin eğitim sürecinde öğrencilere sanat yorumu, makyaj, çay servisi gibi dersler verilmiş ve üst sınıfın ahlaki ve kültürel değerleri dayatılmıştı. Erkeklerin aksine kadınların doktor olma hakkına sahip olmadığını savunan Nightingale, hemşireliğe doktorluğa benzer mesleki sınavlar getirilmesine de karşı çıkmış, hatta savaş sırasındaki acil durumlarda bile hemşirelere, doktorlardan talimat almadan yaralı askerlere “parmaklarını bile dokundurmamaları gerektiğini” söylemiştir.
Tarih boyunca kendisine yer bulmaya çalışan kadınlar sonunda yer bulmuştu ancak hemşireliği geleneksel kadın rolünün bir uzantısı kabul etmişlerdi. Ve hemşireliğin birincil amacı olan bakımın kadın ve anne rolünün uzantısı olarak görülmesiyle bu gerçekleşti.
Peki kadınların istediği rol bu muydu? Erkekler bakımda rol aldıkları zamanda ikincil role geçtiler?
Tarihte kadın erkek cinsiyetlerinin birbirine biyolojik üstünlüğünün yanında hemşirelik mesleğinin sorumluluklarının da mı bir cinsiyeti var?
Bunu anlamak için dikkatlerimizi hemşirelik mesleğinin toplumsal ve tarihsel olarak nasıl şekillendiğine çevirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Tarihin tozlu sayfalarını hızlıca geçmişe doğru çevirdiğimizde erkek hemşire nosyonunun aslında toplumsal cinsiyete uymadığını görüyoruz. Toplumsal cinsiyet demişken akılda tutmamız gereken, toplumsal cinsiyete dair kalıp yargıların dinamik ve esnek olduğu, bu esneklik role bağlı eylemlerden ve özelliklerden kaynaklanmaktadır. Dolayısıyla toplumsal cinsiyet ayrımına dayanan eylem ve mesleklerdeki kadın ve erkeklerin sayısal dağılımı değiştiğinde, bu eylem ve mesleklerdeki kalıp yargılar da bu değişimi yansıtacaktır. Belki de hemşirelik kadına yüklenen veya kadınsı görünen niteliklerden dolayı bağımlı gözükmektetir. Erkeklerin bakımdan uzak tutulması ve uzak durması da hemşireliğin ikincil gözüken rolünden dolayıdır.
Bu durumda hemşirelikten uzak duran erkekler, tabulaşmış dünyanın toplumsal cinsiyet düzensizliğini düzen olarak kabul etmeye hazır görünüyor diyebilir miyiz?
Hegemonik etkenlik; erkeği üstün, kadını ikincil ve boyun eğen bir sosyal konuma yerleştirmeye devam ettikçe toplumsal cinsiyet şekil değiştirse de, hemşirelik deneyiminde en etkili faktörlerden biri olmaya devam edecektir.
Kaynak: http://dergiler.ankara.edu.tr/dergiler/42/2173/22504.pdf Erişim Tarihi: 12.02.2018 Saat: 22:00
Gayet güzel bir çalışma olmuş,eline sağlık 😊
Eline yüreğine sağlık güzel bir yazı açık ve net 👍
Ülke olarak maalesef düşünmeyi tercih etmiyoruz… Umarım böyle bakış açısını değiştirebilecek nitelikteki yazılarınızla yolunuzda emin adımlarla yürümeye devam edersiniz. Sizin gibi bilinçli yaptığı işin aslında ne olduğuna hakim olan sağlık çalışanlarının gün geçtikçe artması dileğimle…
Gerçekten güzel bir yazı olmuş. Her satırı ayrı keyifliydi. Gerçekten merakımın ve duygularımın tercümanı olmuş bu paylaşım…☺️
Genç yaşta böylesine güçlü kalemler, geleceğe karşı umutlarımızında hep genç kalmasını sağlamakta. Çok güzel bir çalışma olmuş. Emeğinize, yüreğinize sağlık.