Ağrı, her bireyin hayatı boyunca çok karşılaştığı subjektif bir deneyimdir.
Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği (IASP)´ne göre ağrının tanımı; vücudun her hangi bir yerinden kaynaklanan, gerçek ya da olası bir doku hasarı ile birlikte bulunan, insanın geçmiş deneyimleriyle ilgili hoş olmayan duyusal ve emosyonel bir duyum ve davranış şeklidir.
Ağrı çok boyutlu bir kavram olduğu için sınıflandırması da karmaşıktır. Ağrı; başladığı zamana, kaynaklandığı bölgeye, mekanizmasına ve duyu şekillerine göre sınıflanabilir.
Ağrının süresine göre sınıflandırma
- Akut ağrı
- Kronik ağrı
Kaynaklandığı bölgeye göre sınıflandırma
- Somatik ağrı
- Visseral ağrı
- Sempatik ağrı
Mekanizmasına göre sınıflandırma
- Nösiseptif ağrı
- Nöropatik ağrı
- Deafferentasyon ağrısı
- Reaktif ağrı
- Psikosomatik ağrı
Duyu şekillerine göre sınıflandırma
- Sızlama şeklinde ağrı
- Yanıcı ağrı
- Batıcı ağrı
- Kolik şeklinde ağrı
Kişinin tanımlayabileceği en hafif ağrı düzeyine ağrı eşiği denir. Ağrı eşiği kişiden kişiye değişebildiği gibi, aynı kişide zaman içinde de değişiklik gösterebilir. Psikolojik durum, kültürel farklılıklar, dini inanç, yorgunluk, ağrı hafızası, fiziki ortam ağrıya karşı oluşan reaksiyonu, tepkileri ve ağrının şiddetini etkiler.
Ağrı eşiğini azaltan nedenler arasında; uykusuzluk, yorgunluk, anksiyete, korku, üzüntü, çaresizlik, depresyon, öfke, rahatsız edici bir ortamda bulunma, iş ve prestij kaybı, ailevi kaygılar, tedirginlik ve stres sayılabilir. Ruhsal durumun iyi olması veya düzelmesi, yeterli uyku, dinlenme, anlayış, dışa dönük kişilik, gevşeme ise agrı eşigini arttıran nedenlerdir.
Kaynak: Çöçelli, Lütfiye Pirbudak, B. D. Bacaksız, and Nimet Ovayolu. "Ağrı tedavisinde hemşirenin rolü." Gaziantep Tıp Dergisi 14.2 (2008): 53-58