4 Şubat Dünya Kanser Günü üzerine yazılmıştır. Bu yıl kanser günü sloganı: Yapabilirim yapabilirsin!
2011 yılında henüz yeni mezun olmuştum. Tatil bile yapmadan hemşirelik eğitimimi aldığım özel okulun hastanesinde burs karşılığı kazanmış olduğum zorunlu hizmetime başlamak için sabırsızlanıyordum.
O zamanlarda hemşirelik mesleği hakkında stajlarından aklımda kaldığı kadarıyla zor, stresli, yoğun çalışma gerektiren bir meslek olduğunu görmüştüm. Bunu çalışmaya başladığımda ve işin içine girdiğimde daha iyi idrak edecektim…
Çalışmaya başlamadan önce bizlere nerede çalışmak istediğimiz soruluyordu ve mesleğimizin üzerimize ilmek ilmek işleyeceği o ince zarif kıyafet işte o zaman belli olacaktı.
Hemşirelik Hizmetleri Müdürümüz beni ve bir diğer arkadaşımızı bu kararı vermek üzere yanına çağırdı. Üç tercih yapmıştım; kadın doğum, ortopedi ve dahiliye yoğun bakım. Fakat hiç biri olmadı…
Müdürümüz önce benimle konuştu, uzun uzun hematoloji-onkoloji kliniğinden bahsetti, iyi ve kötü olan bütün özellikleri hakkında bilgi sahibi olmuştum. Sonra “Bu tercihlerinden ziyade senin hematoloji-onkoloji kliniğinde çalışmanı isteyeceğim” dedi. Ben hematoloji-onkoloji alanını lisans bitirme tezimden edindiğim tecrübelerden biliyorum, herhangi bir pratik beceri kazanmamış ve üstelik çok uzak olduğum bir alandı.
Sorduğum tek soru “Neden?”…
Müdürümüz nedenini tek bir cümle ile açıkladı “Yapabilecek güce sahipsin”…
Bu “neden” yıllardır aklımda kaldı ve dilime adeta pelesenk oldu. Zaman zaman uçurumun başına sürüklendiğimde “Yapabilecek güce sahipsin” derim kendime.
Ben artık hematoloji-onkoloji hemşiresiydim ve ince ince işlenmiş zarif kıyafet sırtıma giydirilmişti artık.
Çalıştığım klinikte hem yetişkin hem de çocuk hastalara bir arada bakım veriliyordu. Bütün hastanede damgalanmış zor kliniklerden biriydi. Sırtımı sıvazlayan Çevremde “Çok zordur orası” diyerek bana acıyan, motivasyonumu yerin dibine sokan kıdemli hemşireler vardı. Gerçekten zor bir alandı, kliniğin hiçbir zaman “stabil”i olmamıştı.
Bu gün dönüp bakıyorum geçmişe ve şimdi şu soruyu soruyorum kendime “Şu anda geldiğim nokta; EONS Avrupa Genç Kanser Hemşiresi (Young Cancer Nursing) olarak seçilmem, bir kanser hastanesinin eğitim koordinatörlüğünü yapmış olmam, Onkoloji Hemşireliği Derneği’nin gönül veren üyelerinden biri olmam… Peki neden?”.
Çalışma hayatımın dördüncü ayında, 13 yaşında dünya güzeli bir kız çocuğu kliniğe yatmıştı, adı Gizem. Annesi ile beraber uzaklardan gelmişlerdi. Lösemi türlerinden birine yakalanmıştı, kendisini uzunca bir tedavi bekliyordu ve biz hematoloji-onkoloji hemşireleri olarak bu uzun yolculukta onunla beraber olmak ile görevlendirilmiştik.
Ne kadar zor bir görevdi, ailenizden çok onu görüyorsunuz, onunla gülüp onunla beraber ağlıyorsunuz, beraber merak ediyorsunuz, beraber seviniyorsunuz, beraber oturup kara kara düşünüyorsunuz ve daha pek çok şeyi paylaşıyorsunuz.
Bir gece nöbetimde Gizem uyurken tedavisini yapmak üzere odasına girdim, onu uyandırmamak için parmak uçlarımda yürüyordum. Birden gözlerini açtı, annesi uyanmasın ve duymasın diye fısıldayarak konuşmaya başladı, o an tek duyduğum ve beni kasıp kavuran sorusu “Ölecek miyim ben?” oldu. O an başka bir şey duymadım, ölüm neydi nereden geliyordu, nasıl bir şey ki bu ölüm denen şey, gerçekten bilmiyorum. Ben bu çocuğa ne cevap vereceğim bilmiyorum, nasıl yanında olacağım, bu nasıl bir yolculuk gerçekten bilmiyorum, ayaklarım yer yüzünde değildi, soğuk betona basmıyordum, dizlerim titremişti..
Uzunca baktım simsiyah gözlerine, dökülen yok olan güzelim saçlarından kalan tek tek saç tellerine, soluk yüzüne, uzun uzun baktım… Sonra oturdum yanına ve ona “Bilmiyorum, ama lütfen olumsuz düşünme” dedim. Sanki beni teselli etmek ister gibi sımsıcak gülümsedi siyah gözleriyle ve “Peki” diyerek uyumaya başladı. “Peki ben ne yapacağım?” bundan sonra, sahi ben bir şeyler yapmalıydım.
“Ölecek miyim?” sorusuna cevap vermek için bir yol bulmalıydım.
O an psikiyatri hemşireliği alanında yüksek lisans yapma fikri öğrenciliğimden sonra yeniden peyda olmaya başladı aklımda. Kısacası ben Onkoloji Hemşireliği uğrunda uzunca çabalar vermeye başladım çünkü bir kere bu zarif kıyafet biçilmişti üstüme.
Seyyah gibi hissediyorum artık kendimi, uzun bir yoldayım, kervanlara uğrayıp feyz alıyorum bütün bilginlerden, yolculuğumun son durağı yok, ucu bucağı yok adeta. Ömrüm el verdikçe bu uğurda yürüyeceğim, koçacağım ve bütün derin yaralara dokunacağım. Bir Onkoloji Hemşiresi olarak bu sözü “Neden?” dediğim gün vermiştim kendime…
Bütün Seyyahlara saygı ve sevgilerimle.
Sevgili Gizem’in sonsuz anısına…
Yüreğinize sağlık çok güzel bir yazı olmuş.
HARİKA BİR YAZI BELKIZ MESLEK HAYATIN BOYUNCA BAŞARILARIN DAİM OLSUN CANIM