Sevgili Arkadaşlar Merhaba,
Bu yazımda hepimizin bildiği ancak bazen es geçtiğimiz bir durum olan iletişim sürecinden bahsetmek istiyorum.
İletişim kelime olarak, Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre; duygu düşünce veya bilgilerin akla gelebilecek her türlü yolla başkalarına aktarılması anlamına gelmektedir.
İletişim süreci ise bir bilgi kaynağından (gönderici) hedefteki bir alıcıya mesaj göndererek onda bir bilgi, düşünce ve davranış değişikliği yaratmayı hedefler.
En genel anlamda ise, belirli tarihsel ve toplumsal koşullar altında, belli amaç ve beklentiler doğrultusunda, insanlar arasında veya örgütlü kurumsal yapılardan geniş insan topluluklarına doğru mesaj akışı veya alış verişine dayalı olarak enformasyon, fikirler ya da tutumların paylaşılması sürecidir1.
Hayatın her saniyesinde olduğu gibi çalışırken de hasta ve hasta yakınları ile iletişim halindeyiz. Yoğun çalışma temposu, hasta psikolojisi, refakatçilerin bilgilendirilme talebi derken iletişim her zaman beklediğimiz sonuçları alamayabiliyoruz. Sağlık bakanlığının kamuoyu ile paylaştığı Beyaz kod verilerine göre;
- 2017’nin ilk 6 ayında şiddete maruz kalan toplam 5 bin 347 sağlık çalışanının %55’i hekim, %37’si hekim dışı sağlık personeli, diğerleri ise idari personel
- 2016 rakamlarına göre şiddet uygulayan 8 bin 951 kişinin %70’i erkek, %30’u kadın, %50’si hasta yakını, %36’sı ise hastanın kendisi
- 2013-2017 ortalamalarına göre sağlıkta şiddet olaylarının büyük çoğunluğu devlet hastanelerinde ve eğitim ve araştırma hastanelerinde gerçekleşiyor. Elbette hatanın nerede olduğunu saptamamız güç, ancak duruma kendi açımızdan bakıp, sağlık profesyoneli olarak hata payımızı minimuma indirmek için çabalamak zorundayız.
Yoğun temponun getirdiği yorgunluğun üzerine;
Akmayan serumların hastada yaşattığı stres, “Deneme tahtası olduk” söylemi ile ani çıkış yapan sevgili hasta ve hasta yakınları, “Doktor yok mu?” “Benim damarım bulunmaz bilen birisi gelsin sen açamazsın” “Doktor niye gelmedi?” “Ne biçim hastane burası!” “Yine mi damarı bulamadınız” “Daha çok bekleyecek miyim?” “Serum bitti iki saattir gelmediniz!” “Bizim vergilerimizle çalışıyorsunuz!” “ Bize bakmak zorundasınız!’, ‘İşinizi düzgün yapın!’ söylemlerine aşina olmuşsunuzdur. Artık çoğu zaman hakarete varan söylemleri de kastediyorum elbette..
Sosyal ortamda insanlar her konuda konuşabilirler. Konuşmaları kontrol edebilmek güç. Çalışma yerimiz bizim için sosyal ortam değil iş yeridir ona göre konuşmalı ona göre davranmalıyız.
Peki böyle söylemler karşısında profesyonel bir hemşire nasıl davranmalıdır?
Hakaret eden bir kişiye aynısı gibi mi davranmalıdır?
Benzer ölçüde karşılık verdiğinde haklı mı olur?
Karşılık vermediği zaman hemşire güçsüz mü kabul edilir?
Susmak çözüm mü?
Cevap verebilmek için daha uygun bir üslup yok mudur?
Arkadaşlar; hasta ve hasta yakınları ile sürdürdüğümüz iletişimde profesyonel olan taraf hemşire olduğundan iletişimi bizim yönetmemiz gerekir. Unutmayalım ki lider konumda olan ve bu konuda eğitim alan bizleriz. İletişim sürecini doğru yönettiğimiz sürece kavgadan ziyade varolan esas sorunu çözüp, karşı tarafta düşünce ve davranış değişikliği yaratmayı hedeflemeliyiz. Sekiz yıllık saha deneyimi olan bir klinik hemşiresi olarak naçizane tavsiyem değerli vaktinizi karşılıklı kavga ile sürdürmemeniz. Bu sizin için zaman kaybıdır.
Herhangi bir odada serum bitmiş olabilir 🙂 Hadi bakalım.
Sevgilerle…
Kaynak: 1 https://ataturkhalklailiskilervetanitim.wordpress.com/category/iletisim-kuramlari/ Erişim Tarihi: 1.2.18