Hayatımız bir çok yol ayrımında verdiğimiz kararların toplamından oluşmaktadır. Karar almak bir süreç gerektirir. Her bir kararımız ise hayatımızı şekillendirir. Sadece yanlış veya doğru kararlarımız tarafından şekillenmez. Kararsızlık da hayatımızı büyük bir oranda şekillendirir.
Hep karar konusunda bir şeyler okusam, yazsam, dinlesem aklıma hep Alice Harikalar Diyarında kitabı gelir. Ne kadar çocuk romanı gibi görünse de aslında bir hayat dersi veren kitaptır. Kitabı yazan Lewis Carroll hikayeyi öylesine güzel kurgulamış ki, karar vermenin ne kadar önemli olduğunu ve bu yetileri erken yaşta kazanmaya önem vermesinden böyle bir kitabı yazdığını düşünüyorum.
Kitapta geçen sahneyi hatırlayalım.
Alice tavşanın peşinden koşar. Tavşan aniden durur. Yol ikiye ayrılmıştır.
Alice tavşana sorar: ‘Hangi yoldan gideyim?‘
Tavşanın Alice’in sorduğu soruya cevabı çok ilginçtir.
Tavşan: ‘Nereye gideceğini bilmiyorsan hangi yoldan gittiğinin bir önemi yok’ der.
**
Yukarıdaki kesitte olduğu gibi Alice’in sorduğu soruya ilginç bir cevap alması nereye gideceğini bilmediğindendir. Karar için gereken hedefi tanımlayamadığı için ise ne yaptığının bir önemi olmayacaktır.
Bazen hayatlarımızın anlamını kaybederiz. Aslında hayatımızın anlamını kaybettiğini düşündüğümüz anlar amacımızdan ve hedeflerimizden uzaklaştığımız anlardır.
Hayatımızın içinde kendimize ait hayallerimiz, amaçlarımız ve hedeflerimiz olmalıdır. Bu bize karar alırken belirli kriterler oluşturmamızı sağlar. Bu kriterler ise bize doğru kararın yolunu açar.
**
İlk resimdeki ikiye ayrılan yolda hangi yolu seçtiğinizi tekrar düşünün.
Neden o yolu seçtiğinizi samimi bir şekilde kendinize sorun ve cevap verin.
Neden sol yolu seçtim?
Neden sağ yolu seçtim?
Samimi cevabı kendinize verdiğinize göre hangi yolun neyi ifade ettiğine bakalım.
Sol yolu seçtiyseniz, yalnız değilsiniz. Sizinle birlikte sol yolu 100 kişiden 90’ı seçmektedir. Burada bilinç altında işleyen bir mekanizmaya göre bu seçimizi yapmaktasınız. Sol yol aydınlığa giden, engebesiz ve gözle sorun olmayacak gibi algılanan yoldur. Bu yoldan gidilirse yolun sonu iyi bir yerde biter hissi oluşmaktadır. Beyin ise bilinç altında bunu işler ve kişiyi az enerji harcamasının olası olduğu bu yoldan gitme kararını vermesini sağlar. Bu ne anlama geliyor. Yapılan araştırmalarda sol yolu seçenlerin konfor alanında yaşadıkları ve bu alanın dışına çıkmayı düşünmedikleri, istemedikleri ve bu sebeplerle alanın dışına çıkmamak için her şeyi yapmaktalar.
Konfor alanı ile ilgili kısa bir bilgi vermek isterim.
Sizin güvenli, rahat yaşabildiğiniz bir alandır. Bu alan sizi korur. Bu koruma size risk aldırmaz. Hatta sorumluluklarınızı bile üstlenmek istemezsiniz. Konfor alanından başka alanlarımızda mevcut. Gelişim alanı ve Panik alanı.
Gelişim alanı sizi geliştiren, sizin hayatı, işinizi vs öğreten bölgedir. Bu bölgede olmak için bazı riskler alırsınız. Bunun bedelini konfor alanınızı terk ederek ödeyebilirsiniz. Bazen iyi hesaplanmamış gelişim alanı kişiyi hayata karşı bakışınızı olumsuz etkileyebilir.
Gelişim bölgesi belirsizliğin olduğu bölgedir.
Peki panik bölge ise artık kontrolün sizde olmadığı ve sizinde hesaplayamadığınız olgularla bezelidir. Bu alan kişiye korku verir. Bu korku kişinin düşünce süreçlerini bozabilir ve sağlıklı kararlar almasını engelleyebilir.
Panik bölge tam kaotik ortamı yansıtır.
Bu alanların mesafesi kişiden kişiye değişebilir.
Kimi için konfor alanı yaşadığı evi, gittiği okulu, bulunduğu ülke olabilir.
Kimi için ise konfor alanları panik alanlar olabilmektedir.
Şimdi ise sağ yolu tercih edenlere gelelim.
Sağ yolu tercih edenlerin oranı ise yüzde on civarında.
Bu kadar az kişinin bu kararı vermesinin nedeni ise konfor alanı dışına çıkıldığında bazı riskler ile karşı karşıya kalması ve fazla enerji harcama potansiyelinden kaynaklanmaktadır. Bu kararı verenlerde de bilinç altı bu kararı vermede etkilidir. Hayatınızda var olan bazı kişileri daha risk alabilen, adrenalin bağımlısı ve meraklı şekilde tanımlarsınız. Bu kişiler genellikle bu yolu seçmektedirler. Sağ yolda görüldüğü gibi orman, engebeli arazi, havanın sağa doğru kararması kişide bir merak, heyecan ve ulaşılması gereken bir yer olarak görülür. Kişi bu yolu tercih ederse orada güzel şeyler ile karşılaşabileceğinin hayali ile ilerler. Zorluklar ile karşılaşacağını bilir. Kendini buna göre yetiştirdiği için ise bu aşılabilecek bir durum olarak algılanabilir.
Genellikle dünyayı değiştiren ve hayatında çok farklı başarılar kazanmış kişiler bu yolu tercih etmişlerdir.
Bu yolu tercih etmek bazen elindekinizi kaybetmenize de neden olabilir. Bu yol uğruna hayatlarını kaybeden yada hayatı daha kötü olan kişilere rastlanabilmektedir. Fakat bu hayatın anlam arayışı olduğu için kişi buna katlanır.
**
Bende hayatım boyunca konfor alanımda kalmadım. Kalmak istemedim.
Kalarak yaşamanın yaşanmaya değmiş bir hayat olduğunu da düşünmüyorum.
Her meslekte olduğu gibi hemşirelik mesleğinde de konfor alanında kalan (kalmak isteyen) kişi sayısı çok fazla olduğu için mesleki gelişimin yavaş olmasını bu duruma bağlıyorum.
- Aynı serviste mutsuz, düşük maaşa çalışan fakat bir düzeni olduğu için onu bozmak istemeyen çalışanlar
- Bulunduğu okulda maaşı düzgün yattığı için işinden olmak istemeyen akademisyenler
- Yeteneklerini bilerek bulundu yerden değişimi yapamayacaklarını bildiği halde, değişimi yapabileceği yere gitme imkanları varken gitmeyen yöneticiler ve akademisyenler
- Okulunda ders geçmesinin kolay olmasını isteyen ve yeterli eğitim almadığını bilen ve daha fazlasını talep etmeyen öğrenciler
Bu kişilerin bahaneleri ile birlikte iyi uykular dileriz.
Bu arada hiç bir başarı ve gelişim bedelsiz verilmez. Hiç bir bahanede bu konfor alanında kalmayı açıklamaz. Biz kendimizi inandırdığımızda kendimizi başarısızlığa ve gelişime kapalı bir kişiliğe itmiş oluruz.
Konfor alanı sizi korur fakat çayı ince belli bardağında balkonunda içen keyfinizi kaçıran her şeye karşı söylenen kıllanan adam gibi bir hayat yaşarsınız.
Hayat böyle tercihlerle bezeli işte.
Seçim sizin.
Hayat sizin.
Kimseyi suçlamayın.
** ** **
Hemşirelik literatüründe son zamanlarda hastanelerde çalışan hemşirelerin yüksek oranda tıbbi hata yaptıkları ile ilgili akademik çalışmaların sayısı artmaktadır. Bu konuda ülkemizdeki durumu ulusal çapta görmek amaçlı hastanede çalışan hemşirelerin tıbbi hata yapma eğilimlerini belirlemek istedik.
Bu çalışmaya destek vermeniz bizim için çok elzemdir. Çünkü bu çalışma sonunda ulusal çapta hemşirelerin yaptığı tıbbi hataları yapmalarını engelleyici politikalar oluşturmak istiyoruz.
Ne kadar çok hemşireye ulaşırsak çalışmadan çıkan verilerin güvenliği ve ulusal çapta ses getirme durumu artacaktır.
Desteklerinizi bekliyoruz.
Aşağıda çalışmanın linki yer almaktadır.
Daha güzel şartlarda çalışmak amaçlı 4-5 dakikanızı ayırmanızı rica ediyoruz.
Unutmayın, damlaya damlaya göl olur.