Merhabalar;
Bu yazıyı akademisyeninden öğrencisine kadar tüm hemşirelik eğitimi ile teması olan herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Lütfen elden ele dolaştıralım..
Uzun bir bayram tatili ve doktora eğitimimde yaşadığım ders dönemi sonu yoğunluğum nedeniyle içerik üretemedim. İçerik üretemediğim süre boyunca kendimde hep bir eksiklik hissettim. Nedenini anlayamadım. Belki fayda sağlamanın verdiği hazzı yaşamadığımdandır. Gerçekten birilerine faydalı olacak bir şeyler yapmak beni mutlu ediyor. Artık doktora eğitimimde ders dönemi bittiği için ise daha sık bir şekilde içerik üreteceğim. Doktora yeterlik sınavı için bol bol okumalar yapıyorum. Okumalarımdan edindiğim bilgileri sizlere aktaracağım. Bu arada bu yıl sonuna yetişeceğini düşündüğüm yazdığım bir kitabı sizlerle buluşturmaya çalışacağım.
Hadi yeni içeriğimize başlayalım.
Bu içeriğin konusu doktorada aldığım program tasarımı dersinde yaşadığım bir aydınlanmadan kaynaklanıyor. Sizleri de bu konuda aydınlatmaya çalışacağım.
Türkiye’de eğitim sınavlara mahkum edilmiştir. Yani eğitim sistemi ölçme değerlendirme sistemine göre şekillenmektedir. Normal olması gereken ise eğitim sistemine uygun ölçme değerlendirme yapmaktır. Bunu yapamayınca ölçme değerlendirmeye göre eğitim sistemimizi örtük olarak uyarlıyoruz. Bunu sadece hemşirelik eğitiminde yapmıyoruz. Üniversitelere giriş sınavından TUS’a kadar tüm ölçme değerlendirme yöntemleri eğitimi şekillendiriyor.
Bu arada ölçme değerlendirme kelime grubunu kullandığımı fark ettim. Eğitim programlarında bu önemli bir bileşendir. İsterseniz kısaca bu terimi açıklayayım ki aynı frenkansta olalım.
Ölçme; erişilmesi «beklenen öğrenme sonuçlarına»* ulaşılmasında dersin veya programın başarısını izlemek için sistematik veri toplanmasıdır. Örneğin; bir masanın uzunluğunu santimetre cinsinden ölçerek bir değer buluruz. Masanın boyu 120 cm olsun.
Değerlendirme; ders veya programın erişilmesi beklenen öğrenme sonuçlarına ulaşılıp ulaşılmadığı hakkında eğitici ve eğitim araştırmacılarının yargısıdır.
Örneğin; masanın boyunu 120 cm olarak ölçtük. Bu masa hakkında odaya sığacak şekilde uzun kısa, büyük küçük gibi karar vermek amaçlı 120 cm üzerinden bir yargıya ulaşırız. Bu ise ölçme ile elde ettiğimiz veri ile vardığımız ver karardır.
Her iki bileşeninde amaçları farklıdır.
Ölçme; iyileşme, gelişme ve ilerlemeyi amaçlarken, değerlendirme ise niteliksel ilerleme hakkında yargı oluşturmayı amaçlar.
Bir örneği hemşirelik eğitiminden vermek istiyorum.
İç Hastalıkları Hemşireliği dersinin vize ve final sınavlarına girdiniz. Bu sınavlardan sırasıyla 58 ve 85 aldınız. Genellikle vize %40 ve final %60 etkilediği için bu oranlarla birlikte bir puanını ortaya çıkıyor. 23.2 + 51 = 74,2 olarak bir puan elde ettik. Buraya kadar yapılan işlem ölçme işlemidir. Şimdi ise bu puan ile size yönelik başarılı veya başarısız gibi bir karar verilmesi gerekmektedir. Bir yargıya varabilmemiz için bir referans noktamızın olması gerekmektedir. Bu ülkemizde genellikle bu yargı için 60 geçme notu referans alınır. Neye göre, kime göre 60 kalma/geçme notudur? Ortalaması 60.1 olan ile 59.8 olan arasındaki fark nedir? Vs. gibi sorular sorabiliriz bu ayrı bir yazı konusudur. Biz devam edelim. 74,2 puan alan öğrencimiz 60 puanın üzerinde olduğu için başarılı kabul edilecektir. Bu ise bir yargı olduğu için öğrenen hakkında karar vermiş olduk.
Buraya kadar basit anlamda ölçme değerlendirme mantığını anladıysak şimdi ise ölçme değerlendirmenin türlerine girelim.
Ölçme değerlendirmenin 4 farklı türü var.
- Diagnostik (Tanılayıcı)
- Formatif (Biçimlendirici)
- Summatif (Karar Verici)
- İzlemsel
Yukarıda verdiğimiz iç hastalıkları dersini alan öğrenci vize ve final sınavlarına girmişti. Vize sınavı formatif, final ise summatif ölçme değerlendirme yapılmak üzere tasarlanmıştır.
Asıl konumuzun can alıcı noktasına gelelim.
Burada özellikle 2 yaklaşım söz konusudur.
Birinci yaklaşım; ölçme – değerlendirmeyi bu şekilde kesik bir halde yaparak gerçekleştirmek.
bu şekilde yapılan ölçme değerlendirmelerde sınavlar eğitim programının içinde belirli zaman dilimlerinde yapılacak şekilde tasarlanır. Vize final haftaları gibi.. Bu yaklaşım öğrencilerin büyük bir çoğunluğunun sınav haftalarına kadar ders çalışmayıp, sınav haftalarında ise fotokopi çektirdiği sunumlardan çalışarak sınava girmesine neden oluyor. Aynı zamanlarda sınav dönemlerinde anksiyetenin artması ile kişiler tek yapılan formatif sınavlarda istediği performansı gösteremiyor. Ölçme – değerlendirmenin amaçlarından bir tanesi ise öğrenene geribildirim sağlamaktır. Kesitli yaptığımız dönemli sınavlarda ise bu geribildirim zamanını yaratamadığımız için kişi vizede düşük puan aldığı yerleri ancak arkadaşları ile konuşarak bulabilmektedir.
İkinci yaklaşım ise ölçme – değerlendirmeyi eğitim programının içine yedirmek ve kesintiye uğratmadan öğrencinin gelişimine izin verecek şekilde tasarlamak.
Bu durumda ise asıl amaç öğrencinin kendini geliştirmesi ise ölçmeleri eğitim programının içine yedirmek ve ölçmeyi çoklu ve çeşitli hale getirmekle olabilir. Burada vize final gibi sınav haftalarından ziyade dersin kendi dinamiğine göre belirlenmiş bir ölçme değerlendirme sürecinden bahsedebiliriz. Hemşirelik okullarımızın çoğunda özellikle ana mesleki derslerimizde vizeye çok fazla bilgi yükü ile giren öğrencilerimiz olduğunu görüyoruz. Bunu bu ikinci yaklaşım ile engelleyebiliriz. ayrıca ikinci yaklaşım öğrencinin gelişimini kendisinin takip etmesini sağlamaktadır. Ölçmeyi eğitim programının bir parçası olarak düşündüğü için düzenli çalışma disiplini edinebilir.
Benimsediğimiz yaklaşımlara göre öğrencimiz kendini şekillendirecektir. Çünkü öğrenci kendini ölçme ve değerlendirme sistemine göre dizayn etmektedir. Bunu şu hoca şöyle sorar, böyle çalış; bu hoca böyle sorar, şöyle çalış gibi örtük bir müfredatı engelleyemezsiniz. Bu davranışın benimsenen yaklaşıma göre değişeceği inancındayım tıpkı vergilerin insan davranışını değiştirmesi gibi. Poşete 25 kuruş vergi konduğunda poşet tüketiminin azaldığı gibi. Normalde biz öğrencilere düzenli çalışın vs diyoruz aynı şeyi çevre için poşet zararlı, gereksiz poşet kullanmayın tavsiyesi vererek yapıyoruz. Bu sistem rasyonel işlemiyor. Bunu görüyoruz.
Bu konuda hemşirelik eğitimini ilkeler düzeyinde her yönüyle tartışmaya açmamız gerektiğini düşünüyorum.
Ayrıca üniversitelerimizin eğitim öğretim yılı gibi bir kavramı var. Bu yapının da değişmesi gerekli. 2019-2020 Gelişim Yılı diye adlandırmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Nasıl tanımlıyorsak yaklaşımımız onun içine gömülü olarak bulunduğu için ona uygun kültürün oluşmasını sağlarız. Eğitim ve öğretim edilgen bir yapıda olduğu için biri öğretir biri öğrenir yapısını içerir. Burada hem hocasıyla hem öğreneni ile hem de okulda çalışan personeli ile bir gelişim daha iyi olma yoluna geçilmiş olur. Bu aslında hayat boyu öğrenme kültürünün temelidir.
Hemşirelik Çekirdek Eğitim Programı’nda hayat boyu öğrenmenin fakülte eğitimlerinin içerisinde olması gerektiği yazılmasına rağmen hayat boyu öğrenen hemşirelik fakültelerini göremiyoruz.
Yazımı çok fazla uzattığımın farkındayım. Burada bir anlayıştan bahsetmeye çalıştım. Bu yazı uzun fakat içinden geçtiğimiz bir sistemi konu aldığı için önemli. Yoksa 16 yıl eğitim alıp, Eğitim nedir sorusuna cevap veremeyen nesiller yetiştiririz.
Bu konuda her türlü hemşirelik bölümüne destek vermeye hazırım.
Sevgilerimle.