Merhabalar Sağlık Atölyesi Okurları;
Uzun zamandır aklımda olan ve yazmak istediğim pek çok şey biriktirdim. Bu gün sizlerle paylaşmak istedim. Mesleğimin 7. Yılındayım ve her geçen gün bir şeyler daha öğrenerek ve bilgi dağarcığımı genişleterek bu güzel yolda ilerliyorum. Benim için bir seyyahlık olduğunu her seferinde dile getiriyorum. Çünkü seyyahların yolculuğu ve yürüdükleri yolun her bir toz tanesinden öğrendikleri asla bitmez. Bu yolculukta benimle birlikte olan, beraber yürümekten zevk aldığım pek çok meslektaşım oldu ve olmaya devam ediyor. Hatta öyle ki mesleğinin daha eğitim-öğretim döneminin en başında olan pek çok kıymetli meslektaş adayı arkadaşlarım çıkıyor karşıma zaman zaman. Ve benden kendileri için danışman olmamı istiyorlar. Bu çok gurur verici, elbette bende gücüm yettiğinde el vermeye çalışıyorum.
Fakat beni mutsuz eden bazı durumlar var…
Mesleğim adına kurduğum en büyük hayalim, “klinik ve akademiyi bir noktada buluşturmak.
Çünkü ikisinin de ayrılmaz bir bütün olduğuna kendimi bildim bileli inanıyorum. Bunun için önce klinikte öz veri ile çalıştım. Hatta zaman zaman kendi kliniğin haricinde farklı kliniklere destek vermeye gittiğimde çok kızardım zira benim yararıma olduğunu sonradan anladım.
Sözün özüne gelecek olursak, yeni nesil çok bilgili ve araştırmacı bir ruha sahip. Çünkü araştırma yapmaları için çok fazla olanakları var. Danışmak, konuşmak, bilgi almak istiyorlar ve deneyerek öğrenmek istiyorlar. Bu gerçekten çok güzel bir davranış. Bizim mesleğimiz açısından bakacak olursak aslında deneyerek öğrendiğimiz, yanlışları yaparak doğruya ulaştığımız (tabi burada hasta sağlığını tehlikeye atacak yanlışlardan asla bahsetmiyorum), pratik beceri kazanmamız gereken bir meslek. Öncelikle kliniğe çok iyi hakim olmamız gerekiyor, hasta bakımını, hemşirelik sürecini en iyi şekilde yönetmemiz gerekiyor. Klinikte beceri kazanmak her geçen gün kendini güncelliyor, tıpkı teorik beceri gibi. Zira görüyorum ki yolun başında olan meslektaşlarım (genellemiyorum, herkes aynı düşünmeyebilir) henüz hastaya dokunmadan, pratik beceriyi kazanmadan, kliniği doya doya yaşamadan akademiye geçme eğiliminde oluyorlar. Bakın bizim mesleğimizdeki yanlışlar işte tam da bu noktada başlıyor. Lütfen “bir araya gelemiyoruz, ortak dil kuramıyoruz” demeden önce dönüp buradaki o ince nüansa bakmak gerekiyor. Klinik olmadan akademik çalışma olmaz, masa başında akademik çalışma yapılamaz, bizim mesleğimizde hastaya dokunmadan kaleme dokunulmaz.
Lütfen bunu unutmayın…
Ve daha kötüsünü de söylemek istiyorum, diğer meslek guruplarının gölgesinde serinliyoruz, bize tatlı geliyor o meslek guruplarına sırtımızı yaslamak. YAPMAYIN!!!
“Hemşirelik Yönetmeliği”ni kim okudu, kim biliyor, kimler hakim görev yetki ve sorumluluklarımıza yada kaç kişi alıcı gözle baktı haklarımıza?
Ve kaç kişi “benim görev yetki ve sorumluluklarım başka, onların ki başka biz bir ekibiz ve hastanın iyiliği için buradayız” diyebiliyor. Bizim bizden başka dostumuz yok ve olmayacakta…
Benden naçizane bir tavsiye istiyorsanız; hemşirelik beyin ve akıl ile yapılan bir meslektir (mikrobiyatalarımızın da etkisi olduğu söylenebilir :)) bu yüzden önce beynimiz ile kliniğe hakim olalım sonra kalbimiz ile kalemimizi elimize alalım. İşte biz böyle yürüyeceğiz bu yolda.
Saygı ve Sevgilerimle
** ** **
Hemşirelik literatüründe son zamanlarda hastanelerde çalışan hemşirelerin yüksek oranda tıbbi hata yaptıkları ile ilgili akademik çalışmaların sayısı artmaktadır. Bu konuda ülkemizdeki durumu ulusal çapta görmek amaçlı hastanede çalışan hemşirelerin tıbbi hata yapma eğilimlerini belirlemek istedik.
Bu çalışmaya destek vermeniz bizim için çok elzemdir. Çünkü bu çalışma sonunda ulusal çapta hemşirelerin yaptığı tıbbi hataları yapmalarını engelleyici politikalar oluşturmak istiyoruz.
Ne kadar çok hemşireye ulaşırsak çalışmadan çıkan verilerin güvenliği ve ulusal çapta ses getirme durumu artacaktır.
Desteklerinizi bekliyoruz.
Aşağıda çalışmanın linki yer almaktadır.
Daha güzel şartlarda çalışmak amaçlı 4-5 dakikanızı ayırmanızı rica ediyoruz.
Unutmayın, damlaya damlaya göl olur.